Neden Holistik Tedavi?

Dünya tarihinde ortaya çıktıklarından beri kediler küçük kuşları, kemirgenleri ve küçük hayvanları avlarken köpekler ise daha büyük hayvanları kovalayıp besinlerini elde ettiler. İnsanlığın bu türleri evcilleştirmesinin ardından evlere giren bu hayvanlar, bu kez evdeki gıdalarla beslenmeye ve ev yapımı ilaçlarla tedavi görmeye başladılar. Bu gıdalar genellikle çiğ oluyor ve bulunduğu mevsimde veriliyordu. İlaçlar ise yerel kültür birikiminin meyveleri olarak ortaya çıkıyordu.

Bu süreç uzun bir süre devam etti. Ama yirminci yüzyılın gelişiyle birlikte endüstrileşmenin sonucu olarak geniş çaplı tarımlar, kimyasallar ve depolama yöntemleri gibi teknolojik gelişmelerin sonucu olarak Batı tıbbı, geleneksel tedavi yöntemlerinin yerine geçti. Artık gıdalar yüzlerce kilometre öteye, bambaşka mevsimlerde gönderilebiliyordu. İnsan uygarlığındaki bu büyük atılım elbette ki hayatımıza büyük katkılarda bulunacak, bizim ve evcil hayvanlarımızın sağlık ve refahında büyük gelişmeler sağlayacaktı.

Ama durum hiç de beklenildiği gibi olmadı.

Evcil hayvanlarımızın ortalama yaşam süreleri düştü. Cilt, diş, kulak, idrar yolları enfeksiyonları baş gösterdi. Kalp yetmezlikleri ve parazit akınları ortaya çıktı. Davranış bozuklukları yaygın bir hal geldi ve ortaya çıkan nice soruna çözüm üretilemedi.

Holistik tedavilere yönelik her geçen gün daha da artan ilgi, bu gidişata karşı koymak için ortaya çıktı.

Günümüzde modern tıbbın en önemli eksiği, hastayı bir birey olarak değil, bir makine gibi görmesidir. Bu bağlamda bu makinenin gerekli parçalarının onarılması ile sorunun giderilebileceği düşünülür. Hastalıklara katı birer karşılık ile yaklaşır. Sıkıntıya yol açan etmeni bastıracan ve giderecek bir tedavi uygular. Bu bakış açısı sadece hastalık odaklı olmayı getirir. Hastalığı önleyici bir yapısı bulunmadığı gibi, hastalığın nedenlerini de tespit etmekte yetersiz kalır. Mutlaka çevrenizde kronik bir rahatsızlığı bulunan ve bu yüzden sürekli ilaç tüketmek zorunda kalan birileri vardır. Hekimler, tüm iyi niyetlerine ve çabalamalarına rağmen bu hastalığın derinine inemezler, çünkü yıllarca aldıkları eğitimler onları bu tür bir tedaviyi düşünmekten alıkoyar.

İşte holistik tedavi, hekimlerin “Acaba başka bir tedavi mümkün mü?” sorusuna yanıttır.

Holistik tedavi hastanın vücudunu parçalar halinde görmez. Hastanın bedensel sağlığının, ruhsal durumunun, yaşam tarzının, alışkanlıklarının, hayata dair bakışlarının, yaşadıklarının hepsinin bir bütünü oluşturduğunu ve hastalığın, bunlarda gerçekleşen bir sorunun yansıması olduğunu öngörür. Hasta ile her açıdan ilgilenir ve yaşamının bütün boyutlarını düzeltmek için uğraşır. Bu yönüyle hastalıkları oluşturan etmenlerin temeline iner ve aynı şekilde rahatsızlıklara karşı koruyucu bir tedavi de üstlenir.

Hayvanlarda kullanılan holistik tedaviler de, insanlarda kullanılanların aynılarıdır ve homeopatiden çiçek özlerine, akupunturdan şiropraksiye, bitkisel tedaviden aromaterapiye, enerji aktarımından mıktanıslara kadar pek çok yöntemi içerir. Bunların kimileri binlerce yıllıktır, kimileri ise yakın zamanlarda ortaya ıkmıştır. Ama hepsinin kökeni, Hipokrat’tan bu yana insanlık tarihi boyunca ilerleyen tıp biliminin birer meyvesidir. Çeşitli kesimler tarafından küçümsenerek, alaycı bir tavırla “alternatif tıp” diye adlandırılan holistik tedavi yöntemleri, aslında gerçek tıbbın temelini oluşturur. Genel kanının aksine de modern Batı tıbbı ile çakışmaz, bilakis onunla uyumludur, onun yan etkilerini azaltır ve onun asla yapamadığı bir şekilde, hayat kalitesini gözle görülür bir şekilde yükseltir. Holistik tedavi uygulayıcılarının büyük kısmı, geçmişlerinde tıp eğitimi almış olan kişilerdir ve özellikle kronik hastalıklarda, içine düşülen kısır döngüyü kırmaya arayışlarının sonucu olarak holistik yöntemlere ulaşmışlardır.

Bu sayede holistik yaklaşım sadece güvenli olmakla kalmayıp, kişinin çok daha kaliteli bir hayat sürmesine de olanak sağlar.